7 Haziran 2011 Salı

BAŞBAKAN DEMİŞ Kİ; "KRİZDEN KURTULMAK İÇİN YERLİ MALI KULLANIN,.."






Başbakan medya aracılığıyla açıklama yapmış;




"Krizden kurtulmak için yerli malı ...kullanın!"

* * *

Ben de dedim ki amenna, başbakanımız doğru söylemiş...



Başbakanı cepten arayıp tebrik edeyim dedim...

Meğerse Turkcell'in bir kısmına el koyup, Finliler'e Ruslar'a satmışlar...



Telsim'den arayayım dedim...

El koyup İngilizler'e satmışlar...



AVEA'dan arayayım dedim...

Lübnanlı'ya satmışlar...



Ev telefonundan arayayım dedim...

Araplar'a satmışlar...



E bari internetten e-posta yollayayım, maksat yerli malı kullanmak

olsun... O da Araplar'a gitmiş...



Ne diyelim...



Arab...

Sen bizi kurtar Ya Rab...

* * *

Bari dedim bineyim otomobile, başbakanın yanına gidip öyle tebrik edeyim...



Uzun yola çıkma dan önce araç muayenesi yaptırayım dedim... Araç muayene

işlerini Alman'a vermişler...



Sigortasını yaptırayım dedim...

Başak Sigorta'yı Fransa'ya vermişler...



Benzin alayım desem...

Zaten direk Irak'a dolaylı olarak ABD'ye gidecek param...



Ondan da vazgeçtim...

* * *

Madem dedim, başbakanı yerli malı kullanma sevdasından dolayı tebrik

edemedik.. E bari gidip bir bankadan kredi çekeyim de yüzde yüz Türk

sermayeli bir iş kurayım...



Maksat, başbakanın gözüne girmek...



TEB'e gittim, Fransızlar kapmış...

Deniz Bank'a gittim Danimarkalılar almış...

Oyak Bank'a gittim, Hollandalı oturuyor patron koltuğunda...

Finans Bank'ı da vermişiz Yunan'a...



Hani, Türk Bankası olduğu için Ziraat Bankası'nın Atina'da şube açmasına

izin vermeyen Yunanistan.. .



Ama Allah'ı var sayın başbakanımızın, Garanti Bankası'nın hepsini değil

sadece yarısını vermişiz Amerikalılar' a...

Valla tebrikler...

* * *

Dedim ki kendi kendime, bu da olmadı, en iyisi mi açayım bir radyoyu da

kafamı dinleyeyim.. .



Açtım... Süper FM...

Kanadalı'ya satmışlar...

* * *

Valla nasıl olur bu iş dedim kendi kendime...



Ne var ne yok elin ecnebisi kapmış...



Cep delik tava delik... Nokta nokta nokta üstelik...

* * *

Hemen bir 70'lik rakı açtım büyüğünden... Hani Türk içkisi ya. O bakımdan.

Efkar dağıtmak için...



Onu da Amerikalılar' a satmışlar meğerse...

* * *

Bir tek kömür madenlerini satmamışlar...

Seçim zamanlarında işe yarıyor çünkü...



Demokraside devrim yaptık ya hani...



Kömür demokrasi düzenine geçirdik ülkemizi...



O bakımdan...

* * *

Hadi bakalım...

(Alıntıdır)


Başbakan yıldızlarla aynı gözlüğü takıyor

Başbakan Erdoğan'ın 500 Euro'luk 'Daniel Swarovski' marka gözlüğü Hollywood starlarının da bir numaralı tercihi! Nicole Kidman, Catherine-Zeta Jones, Meryl Streep de Swarovski hayranı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanından bir an olsun ayırmadığı ve açık havadaki her programda taktığı güneş gözlüğü, Hollywood ünlüleriyle aynı. Dışarıda gözlüksüz dolaşmayan Erdoğan, dünyaca ünlü yıldızlar tarafından kullanılan Avusturya yapımı Daniel Swarovski kullanıyor. Erdoğan'ın geçen yıl aldığı gözlüğü yakın koruması Maksut Karal taşıyor. Karal, her programda gözlüğü yanında bulunduruyor. Erdoğan'ın gözlük markasını tercih eden Hollywood yıldızları arasında Clint Eastwood, Nicole Kidman, Catherine-Zeta Jones, Gerard Depardieu, Meryl Streep ve Andie Mc Dowell gibi isimler yer alıyor.

KENARLARI KRİSTALLİ

Başbakan Erdoğan'ın 'havalı' gözlüğünü satın aldığı Ankara Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki Viva Optik'in sahibi Rıdvan Güneş, Erdoğan'ın gözlüğünün tamamen çelikten olduğunu ve kenarlarında Swarovski kristalleri bulunduğunu söyledi. Başbakanın kullanmasından sonra aynı gözlükten çok sayıda sattıklarını belirten Güneş, birçok müşterinin, "Başbakan'ın taktığı gözlükten" diyerek talepte bulunduklarını ifade ediyor. Güneş, medyada Erdoğan'ın gözlüğünün bombeli gibi göründüğünü, ancak canlı gözle bakıldığında gözlüğün aslında düz ve klasik tarzda olduğunu söylüyor. Erdoğan'ın kullandığı güneş gözlüğünün fiyatı ise 500 Euro (Yaklaşık 900 milyon).

Erdoğan, Daniel Swarovski'nin Penta serisini kullanıyor. Penta, Yunanca'da 'beş' anlamına geliyor. Erdoğan'ın güneş gözlüğünün diğer bir özelliği de camlarının organik ve ultra viyole filtreli olması. Öte yandan gözlük her ışıkta değişkenlik özelliğine sahip. Taşlarının pırlantadan daha çok parlaması ise gözlüğün diğer bir özelliği.

(Alıntıdır)


       Bir önceki yazımda Siyaset ve Türkiye'nin içinde bulunduğu vahim durumdan bahsetmiştim.Aşağıda 2007 yılı seçim sonuçları ve Financial Times'ta yayımlanan yazıya göre AKP'nin alacağı tahmini oy oranı açıklanmış.Evet 2007 seçim sonuçları ve Financial Times'taki yazıdan çıkaracağımız sonuca göre AKP seçimde açık ara önde.Önde de nasıl önde onu bir irdelemek lazım. Bir seçim otobüsünün aylık maliyeti ortalama 10 bin TL.Ortalama Türkiye genelinde 300 adet olduğu varsayılırsa bu toplamda aylık 3 milyon TL yapar.TV reklamları ise dakikası ortalama 10 bin TL.Hergün TV de çeşitli kanallarda ortalama 50 adet gösterimden aylık 1500 gösterim eder buda toplamda 15 milyon TL yapar.Diğer pankart afiş miting gezileride aylık toplamda 5 milyon TL.Genel toplama baktığımızda 23 milyon TL gibi devasa bir harcama söz konusu.Bir Allah'ın kulu çıkıpta biz bu seçimlerde reklam,miting vb çalışmalar yapmayacağız,bu paralarla eğitime muhtaç çocuklarımıza yardım,bakıma muhtaç çocuklarımız içinse 2 adet çocuk yuvası yapacağız diyemiyor.

     İşte Türkiye neden birçok ülkeden geride,neden bilimde ve sanayide ilerleyemiyor buyrun görün.Çocuklarına yatırım yapmayan ülke büyüklerinden ne bekliyorsunuz ki?Mecliste var 550 milletvekili (istisnalar olabilir),birçoğuda " SALLA BAŞINI AL MAAŞINI" misali 4 senedir yan gelip yattı.Bir tane proje üreten milletvekili yok.Evveliyatında zarar eden Telekom,özelleştirildikten yani kabaca satıldıktan sonra nasıl kar etmeye başladıysa; Bence Mecilsi de özelleştirmenin vakti gelmiş demektir.Özelleştirmeden kastım revizyon tabi ki.Nasıl mı olur; beher Milletvekiline 5.000 TL maaş verirsin,lojman kirası 500 TL alırsın,aylık 450 TL sodexo verirsin,TBMM deki personel sayısını % 20 azaltırsın, makam araçlarını filo araç kiralama şeklinde düzeltirsin,proje üreten Milletvekiline prim verirsin,dokunulmazlık saçmalığını da kaldırısın,en başta da kendin buna uyarsın bakın o zaman işler nasıl da düzelir.

      İktidar çoğu kurumunu yönetemedi ve zararından dolayı nasıl özelleştirdiyse,en başta kendini de revize etmeliydi.Daha bunlar gibi apılması gereken öyle çok revizyon var ki yaz yaz bitmez.

    Sonuç olarak diyorum ki ;"AYNASI İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ" boşuna miting yapıyorsunuz bu milletin çoluğunun çocuğunun rızkı olan kazançlarından; vergi adı altında aldığınız paraları çarçur ediyorsunuz. Bunu direkt olarak yapan, dolayısıyla da olsa buna iştirak eden veya buna göz yuman ve susup seyirci kalan, iktidar,muhalefet ve bağımsız Milletvekillerini ESEFLE KINIYORUM...

 Veysel YARAYAN
 LDP NİĞDE MİLLETVEKİLİ ADAYI

2007 Oyların Partilere Göre Dağılımı ve Milletvekili Sayıları:

Parti Adı     Oy Oranı    Toplam Oy    
AKP % 46 16,327,291
CHP % 20 7,317,808
MHP % 14 5,001,869
DP % 5 1,898,873
BAĞ % 5 1,864,971
GP % 3 1,064,871
SP % 2 820,299
BTP % 0 183,895
 HYP % 0 174,872
İP % 0 124,526
ATP % 0 114,029
TKP % 0 79,254
ÖDP % 0 52,145
LDP % 0 35,364
EMEP % 0 26,292


Mynet'te bugün yayınlanan haber ise söyle ; 'AKP'nin zaferinin boyutu çok önemli' Financial Times gazetesindeki Delphine Strauss imzalı yazıya göre Türkiye'de Pazar günkü genel seçimlerin galibi belli... Güncelleme:07 Haziran 2011 10:50 Financial Times, Türkiye'de Pazar günü yapılacak genel seçimlerde iktiardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin elde edeceği zaferin boyutunun çok önemli olacağını yazdı. Financial Times'taki yazıda bazı kamuoyu araştırmalarına göre AKP'nin yüzde 50 oy olacağı belirtildi Gazetede bugün seçimlerle ilgili bir değerlendirme yer alıyor. Haberin Devamı Financial Times'ın Türkiye muhabiri Delphine Strauss'a göre, partilerin seçim kampanyasında izledikleri sert taktikler, rahatsız edici. Yazısına "Bölge için model olarak sunulan bir demokrasinin geleceğini şekillendirecek oylama öncesi, Türkiye'nin seçim kampanyası çamur atmaya ve şiddetli çatışmalara indirgendi, gerginlik de artıyor" diyerek başlamış Delphine Strauss... Financial Times muhabirine göre gerginliği artıran gelişmeler de Milliyetçi Hareket Partisi'nden bazı üst düzey yetkililerin istifasına yol açan seks skandalı, Kürt militanların işi olduğuna inanılan saldırılar ve parti liderlerinin birbirlerine ağır hakaretler etmeleri oldu. Yazıda bazı kamuoyu araştırma şirketlerine göre iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yüzde 50 oy alacağı, Cumhuriyet Halk Partisi'ne desteğin de yüzde 28 civarında görüldüğü belirtiliyor. Financial Times'ın deyimiyle, "Seçimin nasıl sonuçlanacağına dair fazla şüphe yok ancak zaferin boyutu çok önemli olacak". Bu duruma gerekçe olarak ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın anayasayı revize etmek istemesi gösteriliyor, yanıtı aranan sorunun Erdoğan'ın ne kadar ve kime taviz vermek zorunda kalacağı olduğu vurgulanıyor. Yazıdan bazı satırlar şöyle: "Yeni bir anayasa; dini ve etnik azınlıkların yeri, Kürtlerin daha fazla bölgesel özerklik talebi ve laikliğin anlamı gibi Türkiye toplumunu bölen en hassas sorunlardan bazılarını çözmek zorunda. Ancak Erdoğan Türkiye'nin yönetim şeklini de Amerika'daki başkanlık sistemine paralel şekilde değiştirecek yeni bir anayasa istiyor. Başbakan üçüncü döneminin aynı zamanda son dönemi olacağı sözü verdi. Ancak belki beşer yıllık iki dönem görev yapacak güçlendirilmiş yeni bir cumhurbaşkanı olmak istediğini de pek saklamıyor. Bu ise onun giderek otoriterleşen davranışlarından ve kontrolsüz gücünden endişe duyan liberaller için panik yaratan bir olasılık. Liberaller telefon dinlemelere, gazeteciler üzerindeki baskının artmasına, internetin sansürlenmesine ve göstericilere müsamaha gösterilmemesine dikkat çekiyor. Kürtler artık özerklik taleplerinin yerine getirileceği konusunda AKP'ye güvenmiyor. Erdoğan'ın muhafazakar sosyal politikalarını yaşam tarzları için bir tehdit olarak gören laikler de seçimlerin, yeni anayasanın hazırlanması sürecinde AKP'nin desteklerine bağımlı olmasını sağlayacak bir sonuçla noktalanmasını umuyor."

Mynet'ten alıntıdır.

3 Haziran 2011 Cuma

2011 SEÇİMLERİ ÖNCESİ HALİMİZ...





   Bir önceki yazımda belirttiğim gibi , özellikle de seçim öncesi miting alanlarında alanı boş bulup bol keseden atan siyasilere ne vadettiniz ,ne yaptınız?  sorusu olacak.

   Ülkemizde imkan dahiklinde olmasına rağmen yapılmayan ve yarım bırakılan öyle çok şey var ki...Biliyorsunuz eğitim ilk öncelikle ailede başlar,Devamı ise okulda gelir.Durum böyleyken bir de bakıyoruz çocuklarımız okulda motomot eğitim almakta.Sebebi ise bir sınıfta ortalama 40 çocuk olması.Bir öğretmenin 40 çocuğu eğitmesi namümkündür.Durum böyle iken gelelim pilot ilkokullara.Bu okullara kayıt yaptırmak öyle zor ki.Hadi diyelim ki torpil buldunuz ve kayıt yaptırdınız.Kayıt parası adında 2-4 bin TL para isteyen müdürler mi yok,hatta bırakın onu çamaşır makinesi isteyen müdürlere bile şahit olduk.Özel okullar ise tam bir muamma.Yıllık ücretler 10 bin TL den başlıyor.Verilen eğitim mi? Televizyonda gençlerle yapılan kısa soru cevap haber şeklinde ki enstantaneleri bir izleyin hele bakın verilen eğitimle nerelere gelmişiz.Kendini ifade etmeyi,toplumda bir birey olduğunu,sorumluluklarını,vatan millet kavramını,aile,örf anane ve geleneklerimizi ilk önce öğretmemiz gereken çocuklarımıza bugün kü eğitim sistemi sayesinde maalesef ancak üniversite sınavına girip kazanmayı ve  akabinde işsiz üniversite mezunu olmayı verebiliyoruz.Neden verebiliyoruz diyorum, çünkü bu şuç hepimizin ortak suçu.Kim sesini çıkarıp,kim hesap sorabiliyor oy verdiklerimize.Neymiş efendim dokunulmazlıkları varmış.Neymiş efendim, soruşturma ve başıma dert alırmışım.Evet bütün bunlar uyuyan güzel olmamıza sebep olmuş anlaşılan.

Belirli bir toplumun içimize soktuğu sanki bizim atasözümüzmüş gibi bilinen BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YIL YAŞASIN sözünü öyle de benimsemişiz ki, adeta hayat felsefemiz olmuş.Ama nereye kadar bu vurdumduymazlıkla yaşayacağız.Yeni bir kurtuluş savaşına kadar mı diye insanın kendisine sorası geliyor.


Kapitalizmin temel felsefesi insanları geçim derdine düşürüp,memleket meselelerinden uzaklaştırmaktır.Hal böyleyken içinde bulunduğumuz durumunda bundan bir farkı yok göründüğü kadarıyla.Dediğim gibi salında yapılması gerken öyle çok iş var ki sırada.Sağlık alanında yapılan reformalardan bahsediliyor hep.Sene 2011 yarısı.İnsanlar neden hala hastanelerde sıra beklemekte.Bu özel hastaneler mantar gibi neden çoğaldı.Kim neden müsade veriyor bunların açılmasına.Açılıyor da gitiiğimizde neden fark adı altında bir dünya para ödüyoruz.Halbu ki ALMANYA da herkes özel doktor muayenehanelerinde kredi kartı şekjlindeki bir sağlık kartıyla muyene olabiliyor.Hatta özel diş muayenehanelerinden faydalanabiliyor aynı kartla.Hatta senede en az 2 kere dişçiye gitmek te zorunlu.Aksi takdirde oluşacak diğer diş tedavi masraflarını devlet ödemiyor.Gözümüzün önünde bu kadar doğru şey varken hala insanları kandırmaya çalışmanın yani çamur siyasetinin vicdanı hesabı muhakkak ağır olacaktır.

Bu vesileyle bu yazıyı okuyan her vatandaşımızı sağ duyulu olmaya,sadece tünel,yol yapmakla,ücretsiz kitap vermekle, SGK yı birleştirdik demekle, hele birde komik mi komik şarkılı türkülü bir reklamla, bu işlerin yürümediğini görmeye,benzinin son 4 yılda %45 zamlandığını KKDF nin % 5 artırıldığını,KDV nin giyim temizlik iletişim ve teknolojide hala % 18 olduğunu, MTV,ÖTV, ÖİV,DAMGA,GELİR  ve daha sayamadığım bir sürü vergi yükünden ötürü ezildiğimizi,bittiğimizi görmeye,artık silkinmeye ve uyanmaya davet ediyorum.

Yapılması gereken acil porjeler;

1-Sağlık Reformu
2-Eğitim Reformu
3-Vergi Reformu
4-İnsanca Yaşam Reformu

Bütün bunları yapabilmek için Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok.Bu reformları yıllar önce yapmış ülkelerden örnek alınması gayet yeterli olacaktır.Ancak geliştirlmesi kaydıyla....Bütün bunları yapabilme imkanı kendisine tanınan 550 milletvekilimizi de ayrıca artık çalışmaya ,yeni birşeyler üretmeye davet ediyorum...

Veysel YARAYAN
LDP NİĞDE MİLLETVEKİLİ ADAYI

2 Haziran 2011 Perşembe

SİYASET VE GERÇEKLER..



Yeni projeler üretemeyen siyasi partilerin oy istemesi kadar şaçma birşey yoktur.En azından 3 adet proje ile vatana millete faydalı neler yapabileceğinin kanıtı yani ;AYNASI İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ" atasözünün arkasında olmak lazım.Gerçi siyasiler her zaman birşeylerin arkasındalar.Ancak artık arkada olmak tabiri gerçekten arkada olmaktan öteye geçmiş durumda..

Durum böyle iken; verdiği sözü yerine getirdiğini kanıtlayamayan ve yerine getiremeyeceği sözü veren siyaset artık çamur at siyeseti olmaktan öteye geçemeyecektir.

Örneğin sağlık alanında inanılmaz reformların yapıldığını iddaa edenler,Almanya'dan örnek alsınlar.Almanya'da serbest doktor muayenehanelerinde (diş hekimleri dahil) herkesin sigorta kartıyla kolayca muayene olabildiğini,hastanelerin ise gerçekten acil hastalar tarafından kullanıldığını bilemeyenler muhakkak vardır.Ancak en güze tarafı ise sene en az 2 sefer diş hekimine gitmeyen hastaların oluşabilecek tedavi masrafları ise sigorta tarafından karşılanmıyor.Yani devlet halkını diş hekimine gitmeye bir nevi mecbur kılıyor.Biz de ise tam tersi gitmemeye mecbur kılıyor.Özel polikliniklere gitmeye ise teşvik ediyor.İşte siyaset reklam yapıyor ancak gerçekler hiçte reklamlardaki gibi değil.2007 senesinden beri benzin ve mazot ortalama % 45 artmış durumda.hala dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz.Özel iletişim vergisi %5,KKDF %10, KDV temizlik malzemelerinde hala %18,giyimde %18,... ve daha bir sürü vergi,.. Asgari ücret ise 571 TL. "İNAILMASI ZOR AMA GERÇEK" dedikleri bu olsa gerek....

  Evet teorik ve piratikte ülkemiz ve siyaset bu durumdayken,birey olarak ülkemize,vatanımıza karşı sorumluluğumuz sebebiyle, araştırmaya  ve okumaya daha fazla gayret göstermemiz gerektiğini , çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak zorunda olduğumuzu unutmayalım...

SİYASETTE YENİ MODA


Başbakan'dan CHP'ye sürpriz ziyaret

Haber şöyle ;

Başbakan'dan CHP'ye sürpriz ziyaret AK Parti mitingi için Isparta'ya gelen Başbakan Erdoğan, havaalanından miting meydanına gelirken, cadde üzerindeki CHP seçim bürosunu ziyaret etti. Havaalanından seçim otobüsüyle miting meydanına gelen Başbakan Erdoğan, otobüsten inip meydana yürürken, cadde üzerindeki CHP'den birinci sıra milletvekili adayı Ali Haydar Öner'in seçim bürosunu ziyaret etti. Başbakan Erdoğan, burada bulunan CHP İl Başkanı Yusuf Erdoğan ve diğer partililerle tokalaştı. Isparta eski Valisi olan Öner'in bulunmadığı ziyarette Başbakan Erdoğan, daha sonra miting alanına geçerek konuşmasına başladı.

Evet akla gelen ilk soru şu ; "BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL, KAYNANAM BENİ NİYE ÖPTÜ?"

Siyaseti çamur at politikasıyla yapanlar baktılar ki ; "az gittik uz gittik dere tepe düz gittik, bir de baktık ki bir arpa boyu yol gidememişiz" misali yeni bir taktik peşindeler anladığımız kadarıyla.Artık halkımız baygınlık geçiriyor  mitinglerdeki çamur at konuşmalarından. DURU SİYASET in ÇAMUR SİYASET out oldu...

Güncelleme : 02 Haziran 2011 17:05